31 Aralık 2005

2005'e Veda

©Murat Öztürk

Bugün 2005 yılının son günü…

Yarın takvimler 2006’yı gösterecek. Bu düşünce bana yaşadığımız anın değerini hatırlattı. Yarın istesekte 2005’e geri dönemeyiz. Ömrümüzden acısıyla, tatlısıyla bir yıl daha geçti.

2006’da umarım tüm yüreklerde sevgi çiçeği açar.
Var olan savaşlar sona erer.
Gülmeyen bir yüz kalmaz.

2006 yılı hayatınıza uğur getirsin…

30 Aralık 2005

Sol Yanım

©Emre Sedef


Merhaba anne, yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktım da geldim.
Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama,
Ali “Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder' demişti de
Onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen,
Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne, sağım neresi solum neresi.
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde “şuram acıyor, şuram işte” demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum
Şuram işte, sol yanım çok acıyor anne.
Hem de, her gün acıyor anne, her gün…
Dün sabah, annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi, yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, “hadi yavrum sınıfa” dedi.
Ben de ağladım, ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen “ne oldu” dedi.
“Düştüm dizim çok acıyor” dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama, sol yanım çok acıyordu anne!
Bugün, bende saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama, onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam “Ben bilmem ki kızım” dedi.
“Bari okula sen götür” dedim.
“Kızım, iş” dedi.
Ben de “banane” dedim, ağladım.
“Kızım, ekmek” dedi babam.
Sustum ama, okula giderken yine ağladım anne.
Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne…
Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
Zeynep “annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş” dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama,
Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
E biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama, çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını, çiçeklerini kim koparıyor.
İzin verme anne, ne olur toprağına el sürdürme!
Eve gidince aklıma geliyor, bide bunun için ağlıyorum anne.
Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne, her gelişimde aldığım topraklarını,
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor, kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne, Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan!Öğretmen “yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız” dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama, bana ne, kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki, neyi nasıl anlatacağım anne.
Senin adın geçince, sol yanım acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kağıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne.
Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası, sol yanım… çok acıyor anne…
Seni çok özledim, çok…anne…
Bu şiir Ayla Aydemir adlı bir kız çocuğu tarafından yazılmıştır.
(Bedirhan Gökçe'nin "başım gözüm üstüne" adlı şiir albümünden)

28 Aralık 2005

Balkabağı Böreği



Annemin yaptığı kabaklı börek tarifini yayınlamayı unutmuşum.
Daha da geç olmadan tarifini versem iyi olacak :)
Eskiden annem hamurunu eliyle açardı. Artık yufkalar hayatımızı epeyce kolaylaştırdı.

Malzemeler:

  • 1 kilo balkabağı
  • 3 yufka
  • 2 su bardağı şeker
  • 3/4 su bardağı sıvıyağ
  • 1/4 su bardağı su
  • Yarım çay kaşığı tuz


Yapılışı:
1)
Bir kaba su ve sıvıyağ konulup karıştırılır. Karışmamakta direnecektir :)
2)
Kabaklar rendelenir, şeker ve tuzu eklenir.
3) Yufka 2’ye bölünür, fırça yardımıyla yağlı karışımdan sürülür.
4) Üstüne resimdeki gibi kabak serpiştirilip rulo halinde sarılır.
5) İsterseniz resimdeki şekil, isterseniz tam etrafında dolayarak gül şekli verilir.
6) Folyo ile kaplanmış tepsiye dizilir.
7) Üzerine, kalan yağlı karışım sürülür.
8) 180 derece fırında üzeri kızarana kadar pişirilir (Bizim fırında bu 40-45 dakika sürüyor.)
9) Afiyetle yenir.

Bu böreği yapmanın püf noktası bence hızlı hareket etmek olmalı. Çünkü bekledikçe kabak sulanıyor :)


27 Aralık 2005

Babadan Bebeğe Mektup



İlk resmin elimde şimdi. İşin doğrusu, bir şeye benzediğin de söylenemez bu resme göre. Belki bir fasulye tanesi kadarsın. Doğru ya, sen, şimdi fasulyenin ne kadar ve nasıl bir nimet olduğunun farkında bile değilsin. Acele etme sakın, zamanla öğreneceksin. Boyun 2,5 cm miş, biliyor muydun? Masanın üzerindeki yeşil silgiye takıldı gözlerim. O bile bu yarı kullanılmış haliyle senden çok daha büyük!
Rabbimiz, silgi kullanmaya gerek duymayacağın bir hayat versin sana.
Annen, bugün kalp atışlarını dinlemiş senin. Eve geldiğimde, tarifsiz bir tebessüm konmuştu gözlerine bu yüzden. Belki çok erken ama, ben senden, daha şimdiden rica ediyorum; bu tebessümü yok edecek hiçbir şey yapma olur mu? Çünkü o tebessüm çok yakışır annenin yüzüne; senin, bizim yüreğimize ve evimize yakıştığın kadar.
Rabbimiz, her daim, yüzümüze yakışan bir tebessümle yaşatsın bizi.

Sinan Doğan
©docbrown.net

Not: Yazıda anlatılan anne ben değilim, yanlış anlaşılma olduğu için bu notu ekleyeyim dedim :)

24 Aralık 2005

Zeytinyağlı Fasulye


Her zaman yaptığım zeytinyağlı taze fasulyeyi bu sefer Hacı Abdullah’ın sitesinden aldığım tarifi birebir uygulayarak yaptım. Tek fark 3 diş sarımsak kullanmam oldu.

Malzemeler:
1kg taze fasulye
2 orta boy soğan
4 orta boy domates
½ su bardağı zeytinyağı
½ su bardağı su
Şeker,tuz

Yapılışı:
1-
Fasulyeleri ayıklayıp yıkayın.
2- Soğanları ince kıyın. Zeytinyağında soğanları iyice kavurun, üzerine su, şeker ve tuzu ilave edip karıştırın.
3- Su kaynadıktan sonra fasulye ve rende domatesleri üzerine ekleyip, tencerenin kapağını kapatın.
4- Kısık ateşte 20-30 dakika pişirin.
5- Afiyetle yiyin.

22 Aralık 2005

Bebeklerin Ulusu Yok

İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok
Başlarını tutuşları aynı
Bakarken gözlerinde aynı merak
Ağlarken aynı seslerin tonu
Bebekler, çiçeği insanlığımızın
Güllerin en hası, en goncası
Sarışın bir ışık parçası kimi
Kimi kapkara üzüm tanesi
Babalar, çıkarmayın onları akıldan
Analar, koruyun bebeklerinizi
Susturun susturun söyletmeyin
Savaştan yıkımdan söz ederse biri
Bırakalım sevdayla büyüsünler
Serpilip gelişsinler fidan gibi
Senin benim hiç kimsenin değil
Bütün bir yeryüzünündür onlar
Bütün insanlığın gözbebeği
İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu
Bebeklerin ulusu yok
Bebekler, çiçeği insanlığımızın
Ve geleceğimizin biricik umudu...
©babyshowerweb

20 Aralık 2005

Tiramisu


Bu tarifi dörtmü desem beş mi desem sene önce sevgili yengemden almıştım.
Hiç yüzümü kara çıkarmadı :)
Mutlaka deneyin.

Malzemeler:
1 adet kakaolu pastaban
2,5 su bardağı süt
4 yemek kaşığı şeker
3 yemek kaşığı un
1 paket vanilya
1 kutu labne peynir

Keki ıslatmak için:
2 tatlı kaşığı neskafe
2 tatlı kaşığı şeker
1 su bardağı ılık su

Yapılışı:
1) Bir tencereye süt, şeker, un konur. Kaynayana dek sürekli karıştırılır.
2) 1-2 dakika kaynadıktan sonra altı kapatılır.
3) Vanilya ve labne peyniri eklenip güzelce karıştırılır.
4) Pastaban, suda eritilmiş şeker ve neskafe karışımı ile bir kaşık yardımıyla ıslatılır.
5) Muhallebinin yarısı kekin bir parçası üzerine yayılır.
6) Diğer kekte üstüne konup kalan muhallebi üzerine yayılır.
7) Kakao serpiştirilerek süslemesi yapılır.
8) Buzdolabında 2-3 saat beklettikten sonra afiyetle yenir.

19 Aralık 2005

Bir Öğrencinin Kaleminden Dökülenler



Kardeşim yazılıları okurken, ben de kompozisyon bölümlerini okumaya bayılıyorum. Merak etmeyin, not vermiyorum :) Böylece hiç tanımadığım küçük bir bireyin iç dünyasına yolculuk yapıyorum. Kimin yazdığı belli olmadığından ve kardeşimden de izin aldığımdan hoşuma giden yazıları burada yayınlamak istiyorum. Ortaokuldayken türkçe öğretmenimiz yazdığımız kompozisyonları bize geri dağıttığında keşkeyi yanlış yazdığımı fark etmiştim (teşki :) ) Ortaokulda yazmış olduğum kompozisyonlarım KEŞKE elime geçse…

ARKADAŞIM BENİM
Benim şu an anlatacağım arkadaşımın dıştan kim görse havalı olduğunu anlar. Anlattığım arkadaşımın boyu çok uzun, kafa tası biraz yamuk sanırım, bu yüzden her kez onu azarlıyor.
Kendisi birazda mız mız hep kendi dediği şeyin hemen yerine gelmesini istiyor.
Aynı zamanda uzun olmasına rahmen, çokta zayıf. Her zaman bizi kandırmak istiyor, yok babam bir polisin kulağını çekerek onu kopardı, yok ben kendimden üç yaş büyük birini dövüyorum, yok herkez benden korkuyor gibi şeyler söyleyerek bizimde ondan korkmamızı bekliyor.
Kötü yanları bunlardı tabiki iyi yanlarıda var örneğin, kolay kolay kimseye kızmıyor kimseyi azarlamıyor. Tanıttığım kişi aynı zamanda çok çalışkan biri. Futbolada çok bağlı biri dördüncü sınıfta onunla aynı dershaneye gittik. Her öğretmen onun öğretmen olmasını isterken o futbolcu olmaya niyetliydi, çokda güzel futbolu vardı. Dördüncü sınıfta sınıf kaptanı oydu onun sayesinde dördüncü sınıflar birincisi olduk. Hatta oyıl göl kıralı olmuştu.
Öyle, böyle benim en sevdiğim arkadaşımdı haylada öyle.

* Yukarıdaki yazı Orta-1’ e giden bir öğrenci tarafından yazılmış olup, imla hataları düzeltilmemiştir.

17 Aralık 2005

Karnabahar Salatası


Geçenlerde kız kardeşimde değişik bir salata yedim ve çok beğendim. Sevgili kardeşim, yeni tarifler öğrenip uygulamaya çok meraklıdır. Enerji doludur. Her konuda bir fikri vardır. Minik bebişi onu eve kapatamamıştır :) Onunla ne zaman sohbet etsem, ondan bana doğru pozitif bir enerjinin aktığı hissine kapılırım. Herhalde kulakları çınlamıştır :) Ondan aldığım tarifleri ara sıra yayınlarım.

Malzemeler:
1 orta boy karnabahar
1 havuç
7-8 ıspanak yaprağı(sadece yaprakları)
1 soğan
2-3 tane közlenmiş kırmızı biber

Sosu için:
½ limon suyu
2-3 tatlı kaşığı sirke
½ su bardağı zeytinyağı
2-3 diş ezilmiş sarımsak
1 çay kaşığı şeker
Karabiber, tuz

Yapılışı:
1-
Karnabahar limonlu(bir dilim limon suyu) ve tuzlu suda haşlanır, suyu süzülür.
2- Ayrı bir tencerede 2 kaşık zeytinyağında ince doğranmış soğan kavrulur. Rendelenen havuç eklenip 2-3 dakika sotelendikten sonra ince doğranmış ıspanak yaprakları ilave edilir. (Malzemeler biraz diri kalmalı).
3- Sos için verilen malzemeler küçük bir kapta karıştırılır.
4- Karnabahar daha küçük çiçeklere ayrılıp bir borcama alınır.Üzerine havuçlu karışım, doğranmış kırmızı biber(önceden közlenmiş) ve sosu dökülüp karıştırılır.
5- Afiyetle yenir.

15 Aralık 2005

Kestaneli Tatlı


Bugün ev sahipliğini Devletşah'ın yapacağı “Kestane Ye”me zamanı. Bu etkinlik için Kütahya’dan almış olduğum kestanelerle kestaneli tatlı tarifini uyguladım. Tarifi sevgi nehri sitesinden aldım. Bu benim kestane ile yaptığım ilk yemek denememdi. Son da olabilir :) Tek tek kabuklarını soy. Haşla. Bu sefer zarlarını soy. Bayağı vakit alıyor.

Malzemeler:
½ kilo kestane
1 paket vanilya
4 su bardağı süt
3 yumurta
50 gram bitter çikolata
1 su bardağı şeker
3-4 yemek kaşığı margarin

Yapılışı:

Kestaneleri çizip orta ateşte 5 dakika kadar haşlayın. Kabuklarını soyup süt ve vanilyayla birlikte yarım saat kadar haşlayın. Ayrı bir kapta şeker, yağ ve çikolatayı benmari usulü eritin. Haşlanan sütlü kestane karışımını rondoda püre haline getirin ve çikolatalı karışıma ekleyin. 3 yumurtanın sarılarını ve aklarını ayrı ayrı kaplarda iyice çırpıp tüm karışıma katıp fırın kabına boşaltın. Orta ısıda pişirip dilimleyerek servis yapın.

Babam tatlıyı beğendiğini bize göstermek için yeminler etse de eşim, annem ve ben tadını biraz garipsedik. Anneannem çiğnemeye gerek kalmadan ağızda dağıldığı için beğendi (malum diş problemi).
Eğer farklı tatlar denemeyi seviyorsanız bu tarifi uygulayabilirsiniz. Size tavsiyem verilen ölçüyü azaltarak önce bir tadımlık yapın. Hoşunuza giderse tekrar yaparsınız. Eeee, damak zevki kişiden kişiye değişebilir, öyle değil mi?

13 Aralık 2005

Kahvaltı Mimi

Sevgili Elvan ve Burcukuşu beni kahvaltı mimine davet ettiler. Hayhay!

1. Normal bir günde nasıl kahvaltı yapıyorsun?
Hafta içinde işe geç kalmamak için kahvaltımızı oldukça hızlı bir şekilde yapıyoruz. İyi ki su ısıtıcısı var. Allah keşfedenden razı olsun :)
2. Haftasonu nasıl kahvaltı yapıyorsun?
Haftasonu daha özenle hazırlanmış sofrada, tadını çıkararak kahvaltımızı yaparız. Eğer kendi evimizde isek mutlaka radyomuz açık olur. Kayın validemde isek kahvaltıda çekme börek yeme şansımız çok çok yüksek :)
3. Ne zaman kahvaltı yaparsın?
Hafta içi erken saatlerde, hafta sonu ise 10-11 gibi
4. Belirli aile gelenekleri veya inanışlarıyla büyüdün mü? Bunlar hangileri?
Sofraya mutlaka birlikte oturulurdu. Küçükken annem yemeği sağ elle yememizi, mutlaka besmele çekerek yemeğe başlamamızı tembihlerdi. Yemeğin sonunda sofra duası okunurdu.
5. Beslenme çantanı düşündüğünde neler hatırlıyorsun?
Çilekli süt ve ekmek arası peynir
6. Senin icin lüks bir kahvaltı nedir?
Sevdiğim insanlarla birlikte yaptığım kahvaltılar benim için lüks ötesi :)
7. Nasıl, nerede ve ne zaman severek kahvaltı etmek istersin?
Uçsuz bucaksız bir yeşillik alan ortasındaki yüzyıllık bir çınar ağacının altında, trafik ve şehir gürültüsü olmadan, kuş cıvıltıları eşliğinde sevdiklerimle birlikte kahvaltı yapmak isterim :)
8. Hayatında hatırladığın çok özel bir kahvaltı var mı? Onu özel veya ilginç kılan ne?
Üniversiteye giderken gakkoşumla ve sevgili arkadaşlarımla birlikte Koyunbaba Parkı’nda yaptığımız kahvaltılar benim için çok özeldi. Şimdi düşünüyorum da her birimiz bir yerlere dağılmışız :(
9. Kahvaltı masanda eksik olmaması gereken şey nedir?
Reçel
10.Kahvaltı konusunda söylemek istediğin başka birşey var mı?
Kahvaltı atlanmaması gereken bir öğün.
11.Blogundan gelecek / bir pazar kahvaltıya hazırlayabileceğimiz bir tarif önerir misin?
Pamuk poğaca

Ben de Serpil’ce den Serpil Hanım’ı, Yemek Cini’nden Şeyma’yı ve Patates Patates’ den Nazan’ı sobeliyorum. SOBE !!!

12 Aralık 2005

Sirkeli Kurabiye


Bizim ailede sık yapılan kurabiyelerden biri de sirkeli kurabiye. İsteğe bağlı mahlep koyulabilir veya koyulmayabilir. Bazen de aynı malzemeden kalıplar kullanarak şekilli kurabiye yapıyoruz.

Malzemeler:
1/2 çay bardağı sıvıyağ
1/2 çay bardağı yoğurt
1/2 çay bardağı sirke
1 paket margarin
1 çay kaşığı kabartma tozu
1 yumurta (sarısı içine, akı üstüne)
1 çay kaşığı mahlep
Tuz
Susam
Aldığı kadar un

Yapılışı:
Margarin eritilir. Ilıyınca diğer bütün malzemelerle karıştırılır ve yoğrulur(kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edilmeli). Ceviz büyüklüğünde parçalar koparılır. İşaret parmağıyla ortasına bir delik açılır. Sadece bir tarafı yumurta akına bulanıp susama batırılır. Yağlanmış tepsiye dizilir. 170 derece ısıtılmış fırında 20-25 dakika pişirilir.
Afiyet olsun.

09 Aralık 2005

Şimdi Lale Ekme Zamanı


Sevgili babam, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlemiş olduğu İstanbul'un en güzel lalelerini seçme etkinliği için almış olduğu 5 adet lale soğanından ikisini ekmem için bana, diğer ikisini anneme, tekini de küçük kardeşime verdi.
Bakalım en güzel laleyi kim yetiştirecek?
Baharda açan lalenin kasım veya aralık ayında ekilmesi gerekmiş. Etkinlik ve lale hakkında daha fazla bilgi edinmek için buraya tıklayabilirsiniz.

08 Aralık 2005

30' a az kaldı...



Minik bebiş, çok teşekkür ederim. Ne gereği vardı :))
Allah ömür verirse, tam bir sene sonra
"Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum,
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum" (NFK)
diyeceğim günlere az kaldı.

07 Aralık 2005

Barbunya Pilaki


Bugünkü mönümüzde barbunya pilaki, sade pilav, turşu ve yoğurt vardı. Barbunyayı her zaman yaptığımdan farklı denedim. Tarifi Hacı Abdullah’ın sitesinden aldım. Barbunyam 800 gram kadardı. 6 yerine 4 domates, 1 limon yerine ½ limon, 1 su bardağı zeytinyağı yerine ½ su bardağı zeytinyağı, 1,5 su bardağı su yerine 2 su bardağı su kullandım ve ilk haşlama suyunu bir daha kullanmadım. Belirtilen pişirme sürelerinden 15-20 dakika daha fazla pişirdim. Sivribiber koymadım. Her zaman yaptığım barbunyadan daha lezzetli oldu. Bu fark tahminimce salça yerine domates kullanmamdan ve sarımsak eklememden meydana gelmiş olabilir.

Malzemeler:
1 kg taze barbunya(dondurucudan çıkardığım barbunyayı kullandım)
2 orta boy soğan
2-3 diş sarımsak
2 orta boy havuç
1 orta boy patates
3-4 tane sivribiber
6 tane orta boy domates
½ demet maydanoz
1 limon
1 su bardağı zeytinyağı
4 su bardağı su
Tuz
Şeker

Yapılışı:
Barbunyayı ayıklayın ve 4 su bardağı suda 20 dakika kadar haşlayıp, süzün. Süzme suyundan 1,5 su bardağı alın. Limonu sıkıp bir kenara koyun. Yağı kızdırın, ince kıyılmış soğanı iyice kavurun. Küp şeklinde doğranmış patates, doğranmış sivribiber ve havucu ekleyin. Sebzeleri hafif kavurun. Tencereye haşlanmış barbunya, rende domates, su, limon, tuz ve şekeri ekleyin. Yirmi dakika pişirin. Soğuduktan sonra üzerine ince kıyılmış maydanozu serpiştirin.

Afiyet olsun.


06 Aralık 2005

Mevlana İle Hacı Bektaş Veli



Bir adamcağız kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi birşey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş Veli'nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergahlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu. Durumu Hacı Bektaş Veli 'ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli helal değildir diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergahına gider ve aynı durumu Mevlana 'ya anlatır. Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli'ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmediğini söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar.
Mevlana şöyle der:
- Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz, ama o kabul etmeyebilir.
Adam ü
şenmez kalkar Hacı Bektaş dergahına gider ve Hacı Bektaş Veli'ye, Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini
bir de Hacı Bektaş Veli'ye sorar.
Hacı Bektaş da şöyle der:
- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise, Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.

05 Aralık 2005

İçli Köfte


Hafta sonu İzmit’teydik. Kayın validem yine sihirli elleriyle yapmış olduğu yemeklerle bizleri büyüledi. Sofranın sultanı ise Maraş’ın yöresel yemeklerinden biri olan içli köfteydi. Sizlere de ikram etmek isterdik. Gelin görün ki sanal alemdeyiz.
Ama sizin için ne yaptım?
Yakın plan fotoğrafını çekip, ince detaylarını tek tek sorguladım ki vaktiniz olduğunda yapasınız… :)

Malzemeler:
Dışı için:
500 gram yağsız kıyma
1 kilo ince köftelik bulgur
1 soğan
1 çay bardağı irmik
1 yumurta
2 çorba kaşığı un
2 çorba kaşığı biber salçası
1 tatlı kaşığı pul biber
Tuz

İçi için:
750 gram yağlı kıyma
1 su bardağı ceviz (iri çekilmiş)
5-6 orta boy soğan
1 çorba kaşığı pul biber(acıyı sevmiyorsanız azaltın!)
1 çorba kaşığı kuru reyhan
Karabiber,tuz

Yapılışı:
Başlangıçta 1 çay bardağı irmiğin üzerine 1 çay bardağı ılık su konur ve 30 dakika beklemeye alınır.

İçin yapılışı:

750 gram kıymanın üzerine 1 çay bardağı su konup suyu çekene kadar kısık ateşte pişirilir. Ocaktan alınır. Bu arada ayrı bir kapta 4-5 yemek kaşığı tereyağında ince kıyılmış soğanlar pembeleştirilir ve üzerine bu aşamada kırmızı biber eklenir. 1-2 dakika daha kavrulduktan sonra ocaktan alınır. Her iki karışım birleştirilir. Ceviz, karabiber, reyhan ve tuz da eklenerek güzelce karıştırılır.

Dışın Yapılışı:
Geniş bir kaba 500 gram yağsız kıyma, köftelik bulgur, ince kıyılmış bir soğan, biber salçası, tuz, pul biber konup güzelce yoğrulur. Kıvam tutulana kadar arada bir, bir avuç su konup yoğrulmaya devam edilir. Son aşamada tutucu olarak irmik, yumurta ve 2 çorba kaşığı un da eklenip tekrar yoğrulur (Karışımın içi oyulduğunda parçalanmaması gerek).

Karışım kıvamını bulduktan sonra, ceviz büyüklüğünde parçalar koparılıp 1 yada 2 parmağımızla içi oyulur (Dış duvar kalınlığı ne kadar inceyse o kadar marifetlisiniz demek. Bu da benim yorumum :) ) İçine iç karışım konup elde yuvarlayarak kapatılır.
Sonra makarna haşlar gibi fokur fokur kaynayan suya içli köftelerimiz konur. 15 dakika pişirildikten sonra, eritilmiş tereyağında yuvarlanır. Kıvırcıkla süslenmiş servis tabağında midemize gitmek için sıralarını beklemeye başlarlar.

Çok önceden internetten almış olduğum içli köfte tarifini uygulamış ve tarifte tutucu olarak ne yumurta, ne irmik ne de un belirtilmediğinden içli köfte çorbası elde etmiştim. Ama itiraf ediyorum, çorbası bile çok lezzetli olmuştu :)

Kayın validem çok yapıp pişirdikten sonra buzdolabı poşetine koyup buzluğa atıyor. Buzu çözüldükten sonra makarna süzgecinde kaynayan su buharıyla ısıtıyor. Sanki yeni yapılmış gibi oluyor. Beklenmedik misafirlere birebir :)

İçli köftenin yanında kıvırcık ve ayran olsun. Başka bir yemeğe gerek yok.
Kayın validemin hünerli ellerine sağlık.

03 Aralık 2005

Çikolata Soslu Kek


Eğer çalışmasaydım Oktay Usta’nın programını hiç kaçırmazdım.
Geçenlerde Oktay Usta, çikolata soslu kek yaptı. Tarifi aldığım gün deneme fırsatım oldu. Kek kalıbını daha iyi yağlasaydım, kekin bir parçası kalıpta kalmayacaktı :) Bu kısmı yok sayarsak gayet iyi, kabarmış, lezzetli bir kek yapmayı başardım. Oktay Usta sağ olsun.

Malzemeler:
3 yumurta
1,5 su bardağı toz şeker
1 su bardağı süt
1 su bardağı sıvı yağ
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
Alabildiği kadar un

Sosu için:
1 çay bardağı süt
1 çorba kaşığı kakao
10 tana bitter çikolata

Yapılışı:
Yumurta ve şeker birlikte mikserle iyice çırpılır. Sıvıyağ ve süt eklenip çırpılmaya devam edilir. Un, kabartma tozu ve vanilya birlikte elenerek karışıma eklenir. Mikser çıkarılıp tahta bir kaşıkla kibar bir şekilde yavaş yavaş karıştırılır (Oktay Usta içine bir de armut rendeledi. Bense portakal kabuğu rendelemeyi tercih ettim).
Unun miktarı şu şekilde belirleniyor: Koyu ve akıcı tahin kıvamı elde edilmeli.
İyice yağlanmış(burası önemli) kek kalıbına dökülüp, önceden ısıtılmış 170 derece fırında pişirilir.
Sos için bir tencerede süt, kakao ve çikolata kısık ateşte karıştırılarak eritilir. Fırından çıkarılan kekin üzerine yayılır.
Kek yapmanın püf noktalarından birisi de kapağın erken açılmaması. Bunun genelde 20-25 dakika olduğu söylenir. Benim kendi fırınımda ise bu süreyi daha uzun tutmam gerekiyor. Yoksa hayal kırıklığı yaşıyorum.

Afiyet olsun.

02 Aralık 2005

10 Küçük Mutluluk


İşte geldim.
Ben yokken sevgili Dilek “10 küçük mutluluk” için beni sobelemiş. Çok mutlu oldum Dilek, beni ilk sobeleyen sensin
:)

Beni mutlu eden neler var, bir düşüneyim:

* Geniş ailemle birlikte yaşamı paylaşmak, sohbet etmek, anne ve babalarımızın hayatta olduğunu düşünmek

* Eşimin küçük bir iltifatı

* Uzun süredir görüşmediğim bir arkadaşımın halimi hatırımı sormak için araması

* Yeğenimin “Kezban Yenge” türküsünü benim ismime uyarlayıp söylemesi
:)

* İlk defa denediğim bir yemeğin güzel olması ve beğenilmesi

* Çayla birlikte Ülker’in antepfıstıklı çikolatasını yemek

* Herhangi birinin “Allah razı olsun” diye dua etmesi

* Soğuk ayağıma ısıtılmış sıcak çorabı giymek
:)

* Yetiştirdiğim bir bitkinin çiçek açması

* Ufak yeğenimin küçücük suratıyla bana gülümsemesi

* İşim, aşım ve beni seven bir eşimin olduğunu düşünüp şükretmek

Saydım da 11 tane olmuş neyse fazlasından zarar gelmez :)


Ben de eğer kabul ederlerse ve vakitleri varsa BENGİSU’nun MUTFAĞI'ndan Hilal’ i, ASMA DALI'ndan Emine’yi ve DAMLA DAMLA'dan Damla' yı sobeliyorum. SOBE !!!

27 Kasım 2005

Gülümse


gülümse,
en küçük bir sadaka ama,
en büyük pahada değer biçemezsin ki...
bir tebessüm,
gönülden gelen bir köprü
geçersin üzerinden,
girersin yüreğine
gönülden gönüle

SITKI GÜLEÇ

25 Kasım 2005

Mercimekli Pırasa Graten



Bugün yapacağım yemeği şu şekilde belirledim:
Gözlerimi kapadım. Elimi uzatıp yemek dergilerinden bir tanesini çektim. Lezzet dergisinin Ekim 2003 sayısı elimdeydi. Sonra yine rastgele bir sayfa açtım. “Beşamel soslu mercimekli pırasa graten” yazısını okudum. Böylece bugün acaba ne pişirsem sendromunu yaşamadan çözüme ulaşmıştım :)

Malzemeler:
1 kg pırasa
1 kase haşlanmış yeşil mercimek
1 kahve fincanı rendelenmiş kaşarpeyniri

Beşamel sos için:
50 gr margarin
1 kahve fincanı un
2 su bardağı süt
Tuz

Yapılışı:
1)
Pırasayı temizleyip küçük küçük doğrayın. Bir kaba alıp haşlanmış mercimekle harmanlayın. Karışımı fırın kabına alın.
2) Beşamel sos için; margarini tencerede kızdırıp unu pembeleştirin. Sütü azar azar ekleyip çırpma teliyle sürekli karıştırarak kısık ateşte yaklaşık 15 dakika pişirin. Tuzla tatlandırıp tencereyi ocaktan alın.
3) Beşamel sosu pırasanın üzerine yayın. Rendelenmiş kaşarpeynirini ekleyip önceden ısıtılmış 180 dereceye ayarlı fırında 30 dakika pişirin. Kare şeklinde dilimleyip sıcak olarak servis yapın.


Ben farklı olarak beşamel sosu hazırlarken, margarin yerine tereyağ+ sıvıyağ karışımı kullandım. 2-3 yemek kaşığı sıvıyağda bir çorba kaşığı domates salçasını kavurup yarım halka şeklinde doğradığım pırasaları ekledim.Tuz, kırmızı biber ve karabiber ekledim. 10-15 dakika ara sıra karıştırarak pişirdim. Ondan sonra haşlanmış mercimekle karıştırıp cam tepsiye aldım. Üzerine beşamel sosu ve kaşarı serpip ısıtılmış fırına attım.

Gelelim yemekle ilgili yorumlarımıza:
Eşim de ben de pırasa ve mercimeğin muhteşem ikili olduğu konusunda birleştik :)

24 Kasım 2005

Öğretmenler Günü



Hepimiz Öğretmeniz

İletişimin kendi doğası bizi sonuca götürür. Karşımızdaki kişi ile emir, talimat, istek, görev,… içermeden kararı kendisine bırakarak öneri şeklinde sunarsak sonuçtan emin olabilirsiniz. Düşündüğünüzden daha iyi olur. Çünkü iletişimsizlik ve sınırlama başarısızlığın ilk şartıdır.
- Ben kimin için çalışıyorum.
- Seni ders çalışırken hiç görmedim.
- Senin neyin eksik.
- Neden ders çalışmıyorsun.
- Kalk dersinin başına...
Olumsuz tepkiler alan öğrenci savunmaya geçer. Tepki olarak da ders çalışmaz. Siz onu masada veya başka yerde ders çalışıyor olarak görebilirsiniz. Gördüğünüz verimli çalışma değil her iki tarafı da rahatlatan ders çalışma rolüdür.
Unutmayınız çocuğunuzun baş öğretmeni “SİZSİNİZ”. Öğretmenler gününde gününüzü kutlamasa da, size çiçek verilmese de eğitiminiz, cinsiyetiniz ne olursa olsun bütün anne-babalar öğretmendir.
Ben okulu bitireli yıllar oldu okulla eğitimle ilgim kalmadı, evden işe iş den eve yuvarlanıp gidiyorum diyorsunuz . Hayır, siz de öğretmensiniz. Yaşamınızı paylaştığınız kişilerin öğretmenisiniz. Öğrenciliğinize baktığınızda yada ilk girdiğiniz ortamlarda okul, kışla, hastane, işyeri, vb. sizi etkileyen unutamadığınız kişiler sizinle iletişim kuranlardır. O insanları memnuniyetle anarsınız fakat size olumsuz davranan kişileri uç değilse hatırlamazsınız bile. Hepimizin birbirimizin öğretmeni olduğunu düşünüyorum.
Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
SEVGİLER

Cemal TUĞAN (Öğretmen)
(Bu yazı www.ceyhannehri.com adresinden alınmıştır.)
Buradan sevgili kızkardeşlerim başta olmak üzere, tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutluyorum.

23 Kasım 2005

Patlıcanlı Pilav


Buzdolabında geçen haftadan kalan iki patlıcanı değerlendirmek için, patlıcanlı pilav yapmaya karar verdim. Daha önceden bir kez bu pilavı yaptığımı hatırlıyorum. Tarif ararken Ümit Usta’nın sitesiyle karşılaştım ve çok sevindim. Ramazan ayında Sultanahmet Kitap Fuarı’nda “Ümit Usta’nın Ağız Tadıyla” adlı kitabını görünce hemen satın almıştım.

Malzemeler:
2 su bardağı pirinç
2 adet kuru soğan
4 adet orta boy patlıcan
2 adet orta boy domates (veya 1 adet domates + 1 tatlı kaşığı domates salçası)
1/2 demet dereotu
3/4 su bardağı sıvı yağ
1 çay kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı kuru nane
1 tatlı kaşığı yeni bahar
Yeterince tuz ve karabiber

Kızartmak için:
Sıvı yağ

Yapılışı:
Patlıcanları alaca soyduktan sonra kuşbaşı şeklinde kesip, tuzlu suda 15-20 dakika bekletelim. Suyunu süzüp, sıvı yağda kızartalım. Pirinçleri ayıkladıktan sonra, el dayanabilecek ısıdaki tuzlu suda ıslatalım. Su soğuduktan sonra, berrak su çıkıncaya kadar birkaç defa yıkayıp süzelim.İnce ince kıydığımız kuru soğanları, sıvı yağda pembeleştirdikten sonra, pirinçleri ilave edip, şeffaflaşıncaya kadar kavuralım. Domateslerin kabuklarını soyarak ufak ufak doğrayıp, pirinçlere katalım. Birkaç dakika daha kavurduktan sonra, yeterince tuzu, baharatı, patlıcanları ve yeterince sıcak suyu ilave edip, tencerenin ağzını kapatalım. Pirinçler suyunu çekince, ince kıydığımız dereotlarını da tencereye ilave edip, tencerenin kapağını kapatıp, ocağı söndürelim.15-20 dakika sonra pilavı harmanlayıp, servis tabağına boşaltalım.


Malzemeleri yarı yarıya kullandım. Yenibahar olmadığından kuru nane miktarını bir kaşık daha artırdım. Dereotu olmadığından maydanoz kullandım. Patlıcanlar yağı çeker düşüncesiyle, tarifte belirtilenden daha az yağ kullandım. Lezzetli bir pilav oldu. Bence gelen misafirlere yapılabilir. Yalnız yanına mönüde neler olabilir diye sorarsanız, onu bilemem, keyfinize kalmış :)

Ümit Usta’ya buradan sevgilerimi yolluyorum. Olur ki bir gün yolu buradan geçer :)

21 Kasım 2005

Pamuk Poğaca


Hafta sonu için cuma akşamı, Bengisu’nun Mutfağı’nda gördüğüm (o da Tarçın’ın Mutfağından tarifi almış) pamuk poğacadan yaptım. Yaş mayanın tarihi biraz geçtiği için yarım yerine bir tam yaş maya kullandım. İçine sevgili Hilal’in tavsiyesi üzerine patates+peynir+maydanoz (+sevgim) karışımından koydum.
Adının hakkını veren pamuk gibi poğacalarım oldu.

Malzemeler:
1 su bardağı sıvı yağ
4 yemek kaşığı şeker
4 çay kaşığı tuz
1 adet yaş maya
1 bardak ılık süt
1 bardak ılık su
Aldığı kadar un
Üzerine yumurta sarısı

İçi için:
3 patates
100 gram peynir
½ demet maydanoz
Tuz,karabiber, kırmızı biber
Yapılışı:
Ilık süt ve su karışımında şekeri erittim, mayayı koyup kaşık yardımıyla ezdim ve 15 dakika bu karışımı beklettim. Unun ortasını açıp (çok da un olmasın, sonradan kıvamını tutturmak için un eklersiniz) mayalı karışımı, sıvı yağı ve tuzu ekleyip güzelce yoğurdum. Kıvamı tutturmak için azar azar un ekleyip yoğurmaya devam ettim. Kulak memesi kıvamından daha yumuşak bir hamur elde ettim. Bir saat ılık ortamda üzerine ıslak bezle örtüp iki katı kadar kabarmasını bekledim. Ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp içine önceden hazırladığım haşlanmış patates+peynir+maydanoz karışımından koyup folyoyla kapladığım tepsiye dizdim. Üzerine yumurta sarısı sürüp, en az 1 saat ılık ortamda mayalanarak kabarmalarını bekledim. 180 dereceli fırında üzeri kızarana kadar pişirdim.Fırından çıkan poğaçaların üzerlerine elimle biraz su serpiştirip, bir tepsiyle kapadım.

Bu poğacayı yaparken önemli olan nokta, kulak memesinden biraz daha yumuşak bir hamur elde etmek.
Sevgili Tarçın ve Hilal teşekkürler...

18 Kasım 2005

Palamut Pilakisi


Eşimin “balık bu aralar bolmuş, balık yesek iyi olur” sözü üzerine bugün balıkçılar çarşısına uğradım. Dedikleri kadar varmış; taze, iri ve ucuz palamutları görünce dayanamadım, 6 tane palamut aldım. İkisini dilimlettim. Geri kalanı da, buzluğa koymak için temizlettim. Ne kadar canlı bir çarşı diye geçirdim aklımdan…Satıcıların bağrışları, nehir gibi akan bir kalabalık, parlak ışıklar altında alıcısını bekleyen balıklar…
Fırında palamut yapmanın vaktidir.
Tarifi ntvmsnbc.com’un yaşam/lezzet sayfasından buldum (palamut pilakisi). Evdeki biberler çok acı çıktığından koymaya cesaret edemedim, hazırladığım sosun tamamını tepsinin altına yaydım. Üzerini domates ve limon dilimleriyle süsledim. Bana göre yemekteki tek hatam, üzerine süs olarak koyduğum maydanozları yemeğin üzerine pişmeden koymam. Yemeği tadan tek kişi olarak (benim fikrim objektif olmaz) eşimin fikri çok önemliydi benim için. Çok beğendi ,özellikle sosunu ve benden tarifini aldı :)

16 Kasım 2005

Kasımpatı


Balkonumdaki kasımpatı ayları şaşırmadı ve kasım ayında yüzümü güldürdü…


SORDUM SARI ÇİÇEĞE

Yunus ne sormuştu sana:
“Sordum sarı çiçeğe
Annen baban var mıdır?
Çiçek eydür: Derviş baba
Annem babam topraktır.”
Toprağa düşüp topraktan mı aldın bu renkleri, kokuları, tebessümü; yoksa toprağa nereden geliyor bu bin bir haller?
Anlat kendini ey sarı çiçek!
Geleni geçeni durdur şöyle bir.
Çoğunun işi çok acele gerçi.
Üretim tüketim çağına geldikten sonra sen de alınır satılır mallardan oldun ey sarı çiçek!
Âşıkların elinde oyuncak oldun da yine sendeki inceliği anlamadı niceleri. Hatta naylonlaştı çiçekler, hatta aşklar!
Çiçeğe değen aşklar mı yoksa aşka değen çiçekler mi uzun yaşar? Kim bilir?
Motor çağında çiçekler soldu.
Köşedeki sarı çiçeği kimseler görmedi.
Doyasıya koklamıyoruz çiçekleri,
Niye ki?
Sahi çok mu işimiz var? Yoksa bu sorular mı çok tuhaf?

Ali Hakkoymaz

15 Kasım 2005

Mevlevi Tatlısı


Bugün hurma ye' me zamanı...
Hurma Ye# 4 etkinliği için mesnevi tatlısını yapmaya karar verdim. Tarifi hürriyet gazetesinin 10/kasım/2003 tarihli sayısından aldım.
Malzemeler:
Yarım kilo hurma
1 kahve fincanı çekirdeksiz üzüm
1 kahve fincanı ceviz
3-4 adet karanfil
Tarçın
Hindistancevizi
2 çorba kaşığı tahin
Dışı için:Hidistancevizi, ceviz (veya) badem
Yapılışı:
Öncelikle hurmaların çekirdeklerini çıkardım. Robottan geçirdim. Sonra üzümleri robottan geçirmeye çalıştım. Ama bıçak hızla dönerken üzümler havalandığından, baktım üzümler parçalanmayacak o şekilde ilave etmeye karar verdim. Bir kapta, hurma, kuru üzüm, önceden çekilmiş ceviz(bence yerken ağza gelecek gibi olsun), hindistancevizi ve 2 çorba kaşığı tahinide ekleyip güzelce hepsini karıştırdım. Sonra bu hamurumsu karışımdan ufak parçalar kopararak avucumda yuvarladım, hindistancevizine buladım. Dışı için ceviz kullanmaya gerek duymadım. Artık enerji toplarım hazırdı.
(Tarifteki karanfili evde olmadığından, tarçını da unuttuğumdan ilave etmedim)

09 Kasım 2005

Pastırmalı fırın makarna


Dün acaba ne pişirsem diye düşünürken, uzun süredir makarna yapmadığım aklıma geldi. Değişik bir tarif bulabilir miyim diyerek portakal ağacını incelerken, beşamel soslu, sucuklu fırın makarna yapmaya karar verdim. Bu benim ilk fırında makarna denememdi. Çubuk makarnaları üçe böldüm. Sucuk yerine pastırma, margarin yerine tereyağ kullandım.

Eşimin yorumu : "İçinde bir bal eksik, hayatımda yediğim en lezzetli makarna…"

Mutlaka denemelisiniz.

08 Kasım 2005

Hz. Mevlana' dan:


Türkiye' nin en batı noktası olan Gökçeada' da bir gün batımı...


Sevgide güneş gibi ol,
Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,
Hataları örtmede gece gibi ol,

Tevazuda toprak gibi ol,
Öfkede ölü gibi ol,

Her ne olursan ol,
Ya olduğun gibi görün,
Ya göründüğün gibi ol !


07 Kasım 2005

Yufkalı Kadayıf Tatlısı


Bir arkadaş bayramda yapmak için bu tatlının tarifini benden isteyince (ki bu tatlıyı ilk defa yapmıştım :-) ) bu tatlıdan bahsetmem yerinde olur diye düşündüm.
Yufkalı kadayıf tatlısıyla ilk defa ablam yapınca tanışmıştım. O da bir komşusundan tarifini almış. Eski yemek dergilerimi karıştırırken aynı tatlıyla karşılaşınca ve birkaç gün sonra da portakal ağacından Sevgili Hatice de bu tarifi verince , artık bu tatlıyı yapmak üzerime farz oldu diye düşünmüş ve kollarımı sıvamıştım. İnternete girmemde bir sorun yaşadığımdan Hatice’ nin tarifini detaylı okuma fırsatım olmamıştı ve ben de Sofra dergisindeki tarifi birebir uygulamaya başlamış ve ilk yufka elimde parçalanmaya başlayınca telefona sarılıp ablamı aramıştım. Sağolsun, O’nun verdiği tavsiyelerle tatlıyı kurtardım. Şimdi portakal ağacındaki tarifi okudum da, Hatice’nin anlatım tarzına hayran kaldım. Püf noktalarını, çözüm yollarını sabırla tek tek yazmış.
Aşağıdaki tarif Sofra (Ekim-2004) dergisinden alınmıştır.

Malzemeler:
2 adet yufka
½ su bardağı su ve sıvıyağ karışımı
250 gram kadayıf
2 su bardağı dövülmüş ceviz içi
100 gram tereyağı
Süslemek için: Toz antepfıstığı
Şerbet için:
5 su bardağı su
5 su bardağı şeker
½ limonun suyu

Yapılışı:
Şerbet için, bir tencerede su ve tozşekeri kaynamaya bırakın. Kaynadıktan 5 dakika sonra, limon suyunu ekleyip ocaktan alın ve soğumaya bırakın. Yufkaları düz bir zemin üzerine serip ortadan ikiye kesin (Ablamın tavsiyesi üzerine dörde böldüm.) Bir kaseye su ve sıvıyağ karışımı koyun. Elde ettiğiniz dört parça yufkanın her birinin üzerini bu karışımla ıslatın (Rulo yaparken parçalanmaya sebep olduğundan bu karışımı sürmedim.) Kadayıfı elinizle didikleyin. Her bir yufkanın üzerini kaplayacak şekilde kadayıf serpin. Üzerine dövülmüş ceviz serpin. Kenarları içe doğru hafifçe toplayın. Sonra sıkıca sararak rulo yapın. Ruloları iki parmak kalınlığında kesip yağlanmış tepsiye dizin ( Bu da benim tavsiyem : Seçtiğiniz tepsi derin olursa üst kısmının kuru kalmasını önlemiş olursunuz.) Üzerlerine tereyağ parçaları koyup önceden ısıtılmış 170 derece fırında pembeleşinceye kadar pişirin. Tatlılar piştikten sonra sıcakken üzerine soğuk şerbeti dökün. Üzerini toz antepfıstığı ile süsleyerek servis yapın.

Bu tatlı bekledikçe güzelleşiyor.

02 Kasım 2005

31 Ekim 2005

Brokoli Suflesi



Hafta sonu verdiğim davette, yaptığım brokoli suflesi çok beğenildi. Tarif Lezzet Dergisi'nden (Ekim-2004).
Malzemeler:
500 gram brokoli
3 yumurta
1 çay bardağı rendelenmiş kaşar peyniri
30 gram margarin
2,5 çorba kaşığı un
1,5 çay bardağı süt
1 çorba kaşığı sirke
Tuz, karabiber
Yapılışı:
1) Brokolileri çiçek çiçek ayırıp yıkayın ve süzün. Bir tencereye brokoli ve sirkeyi alın. 2 su bardağı su ekleyip 5 dakika haşlayın ve suyunu süzün. Yumurta aklarını sarılarından ayırın (Su miktarını ben artırdım).
2) Beşamel sosu hazırlamak için, margarini tavada eritip unu pembeleştirin. Sütü azar azar ilave edin. Sos koyulaşınca ocaktan alıp ılıtın. Beşamel sosa yumurta sarıları ve rendelenmiş kaşar peynirini ekleyip karıştırın. Yumurta aklarını mikserle kar haline gelinceye kadar çırpıp beşamel sosuna ekleyin (Daha lezzetli olsun diye tereyağı kullandım).
3) Fırın kabını yağlayın. Brokolileri ekleyip üzerine beşamel sosunu yayın. Önceden ısıtılmış 170 dereceye ayarlı fırında 20-25 dak üzeri kızarıncaya kadar pişirin. Sıcak olarak servis yapın.
Afiyet olsun.

Hamsili Pilav





Birkaç gün önce abimlerde iftara davetliydik. Hem göze, hem de mideye hitap eden lezzetli yemekleri ve güleryüzüyle bizleri ağırlayan yengeme ve abime teşekkür ediyorum.

Gelelim menüye:
  • Mantar çorbası
  • İslim kebabı
  • Hamsili pilav
  • Zeytinyağlı taze fasulye
  • Patatesli pide
  • Çoban salatası
  • Vişne kompostosu

İslim kebabının ve hamsili pilavın fotoğrafını çektim. Bir de şu fotoğraf üzerine nasıl yazı yazıldığını bir öğrensem, ne güzel olurdu...

Hamsili Pilav

Malzemeler:
1 kilo hamsi
2 su bardağı pirinç
2 soğan
1 çorba kaşığı kuşüzümü
1 çorba kaşığı dolmalık fıstık
4-5 çorba kaşığı sıvıyağ
Tuz, pulbiber, yenibahar
Bir tutam maydanoz
2,5-3 su bardağı sıcak su

Yapılışı:
Sıvıyağda soğan ve dolmalık fıstıklar pembeleşene dek kavrulur. Pirinç, kuşüzümü, tuz, pulbiber ve yenibahar eklenerek biraz daha kavrulur. Ocaktan alınır ve kıyılmış maydanoz eklenir. Temizlenen ve peçeteyle nemi alınan hamsiler margarinle yağlanmış yapışmaz bir tencereye 2 sıra halinde dizilir(2. sıradaki hamsilerin gövde ve kuyruğu tencerenin yan duvarından yukarı doğru uzanıyor olması gerek). Üzerine pirinç karışımı dökülür.Kalan hamside üste dizilir ve sıcak suyu eklenip kısık ateşte pişirilir. Pişince dikkatli bir şekilde tepsiye ters olarak alınır ve dilim şeklinde servis yapılır.

27 Ekim 2005

Mine Çiçeği




Hakim yetmişlerine merdiven dayadıkları halde boşanmak için başvurmuş çifte sormuş:
“Bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz?”
Yaşlı kadın cevaplamış:
“Hakim bey bir ay öncesine kadar aklımda böyle bir şey yoktu. Eşim bana bir mine çiçeği getirdi, ben de çiçekleri çok severim. Çiçek çok sulanması gereken bir çiçekmiş ve kocam düzenli aralıklarla sulanmadığında öleceğini söyledi. Ben kemik rahatsızlıkları olan bir insanım. Geceleri uykumdan kalkıp çiçeği sulamam gerektiği halde, bir gün fark ettim ki kocam bir kez olsun benim ağrıma rağmen gece kalkıp da çiçeği sulamadı.”
Hakim kadına hak vermiş ama adettendir diye bir de adama sormuş:
“Senin söyleyecek bir şeyin var mı?”
Yaşlı adam cevaplamış:
“Eşimin anlattığı her şey doğru, tek bir şey dışında. Mine çiçeği çok sulandığında ölür. Karımın kemik rahatsızlığı var ve iyileşmesi için düzenli egzersiz yapması gerekir ama eşim bunu yapmadığı için ben bu yalanı buldum. Çiçeği ölmesin diye her gece kalkmak zorunda kaldı. O her uyandığında ben de uyanık olurdum, işini bitirip uyduğunda gidip çiçeğin suyunu boşaltır, peçetelerle toprağını kuruturdum. Sonra da yatağa gelip, bana hayatı bahşeden, canımdan çok sevdiğim eşimi doyasıya severdim...”
Fotoğraftaki maalesef mine çiçeği değil. Benim balkonumdaki yağlı begonya. Mine çiçeğini merak ediyorsanız, buraya tıklayabilirsiniz.

26 Ekim 2005

Fasulye Turşusu Kavurması



Yaklaşık 15-20 gün kadar önce Portakal Ağacı'ndan Sevgili Hatice'ye özenmiş, küçük kavanozlara fasulye turşusu kurmuştum. Bu hafta sonu da gelen misafirlerim için bu turşudan fasulye turşusu kavurması yaptım. Çok beğenildi.
Tarifi şöyle: 2 orta boy soğan zeytinyağında pembeleştirilir. Üzerine doğranmış fasülye turşusu eklenir. Fasulye kısık ateşte arasıra karıştırılarak iyice pişirilir.Ekşiliğiyle özellikle çorbanın yanında çok güzel gidiyor.

25 Ekim 2005

Şekerpare




Malzemeler:
2 su bardağı un
½ su bardağı irmik
2 yumurta
1 su bardağı pudra şekeri
½ paket margarin
1 tatlı kaşığı kabartma tozu
Vanilya

Şerbet:
3 su bardağı şeker
3 su bardağı su
½ limon suyu

Yapılışı:
Öncelikle şerbet hazırlanır. Şekerli su 5 dakika kaynatılır. Ocaktan inmeye yakın limon suyu ilave edilir ( Sakın benim gibi şerbeti ocakta unutmayın. Yoksa çok kaynayınca su buharlaştığından şerbetin miktarı azalıyor.) Soğumaya bırakılır.
Un, vanilya, kabartma tozu karıştırılarak bir kaba elenir. Ortası açılır. Yumurta, erimiş margarin, pudra şekeri ve irmikte ilave edilerek güzelce yoğurulur. Yumuşak olursa biraz un koyabiliriz( Ben öyle yaptım). Hamur kulak memesinden biraz yumuşak olacak(Oktay Usta öyle dedi). Elimizde yuvarlak şekil vererek tepsiye aralıklı olarak dizilir. Aslında üzerine fındık koymam gerekiyordu. Ama babam tatlıların üstüne çatalla şekil verince fındık koymama gerek kalmadı. 170 derecede 30 dakika pişirilir. Fırından çıkar çıkmaz şekerparelerin üzerine, soğumuş olan şerbet gezdirilir. Sonra afiyetle yenir.

Sevgilerde




Sevgilerde

Sevgileri yarınlara bıraktınız

Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.

Behçet Necatigil

24 Ekim 2005

Minik Kekler



Tarif "Mekanımız Mutfak" editörlerinden sevgili Şule'ye ait(havuçlu, elmalı nefis muffinler). Buradan kendisine teşekkür ediyorum. Ben ismini minik kek olarak değiştirdim. Kim yediyse çok beğendi. Tarif defterimize, kaydedebiliriz.

21 Ekim 2005

Şeftali ve Ayva Reçeli



Okuduğum farklı reçel tariflerini kendime göre birleştirdim (Sofra Nimetleri-Abdurrahman Cerrahoğlu, Ümit Usta’nın Ağız Tadıyla-Ümit Sevinç, biraz da benim katkım var).

Şeftali Reçeli
Malzemeler:
1 kg şeftali
6 su bardağı şeker
2 çorba kaşığı limon suyu
Yapılışı:
Şeftalilerin kabukları soyup küp küp doğradım. Üzerine toz şekeri ilave edip sabaha kadar beklettim. Bir tarifte bir, diğerinde iki bardak su ilavesi vardı. Şeftaliler epeyce sulandığından ben hiç su koymadım. Reçel kıvamına gelinceye kadar kaynattım. Kıvama gelen reçele, limon suyunu ilave edip, bir iki taşım daha kaynatmam gerekiyordu. Ama ben bu önemli aşamayı unuttuğumu reçeli yerken hatırladım. İleriki bir zamanda reçelimde şekerlenme baş gösterirse bir taşım kaynatıp limonu o zaman ilave etmeye karar verdim. Çünkü reçelim gerçekten güzel olmuştu. Bunu eşim söyledi, hem de iki kez :-)

Gelelim ayva reçeline:
Malzemeler:
1 kilo ayva
5 su bardağı şeker
5 su bardağı su
2 çorba kaşığı limon suyu
Yapılışı:
Ayvaların kabuklarını soyup küp küp doğradım. Üzerine suyu ilave edip yumuşayıncaya kadar haşladım. Üzerine şekeri ilave edip ağzı açık olarak orta hararetli ateşte reçel kıvamına gelinceye kadar kaynattım. Kıvama gelen reçele, limon suyunu ilave edip, bir iki taşım daha kaynattım.