27 Kasım 2005

Gülümse


gülümse,
en küçük bir sadaka ama,
en büyük pahada değer biçemezsin ki...
bir tebessüm,
gönülden gelen bir köprü
geçersin üzerinden,
girersin yüreğine
gönülden gönüle

SITKI GÜLEÇ

25 Kasım 2005

Mercimekli Pırasa Graten



Bugün yapacağım yemeği şu şekilde belirledim:
Gözlerimi kapadım. Elimi uzatıp yemek dergilerinden bir tanesini çektim. Lezzet dergisinin Ekim 2003 sayısı elimdeydi. Sonra yine rastgele bir sayfa açtım. “Beşamel soslu mercimekli pırasa graten” yazısını okudum. Böylece bugün acaba ne pişirsem sendromunu yaşamadan çözüme ulaşmıştım :)

Malzemeler:
1 kg pırasa
1 kase haşlanmış yeşil mercimek
1 kahve fincanı rendelenmiş kaşarpeyniri

Beşamel sos için:
50 gr margarin
1 kahve fincanı un
2 su bardağı süt
Tuz

Yapılışı:
1)
Pırasayı temizleyip küçük küçük doğrayın. Bir kaba alıp haşlanmış mercimekle harmanlayın. Karışımı fırın kabına alın.
2) Beşamel sos için; margarini tencerede kızdırıp unu pembeleştirin. Sütü azar azar ekleyip çırpma teliyle sürekli karıştırarak kısık ateşte yaklaşık 15 dakika pişirin. Tuzla tatlandırıp tencereyi ocaktan alın.
3) Beşamel sosu pırasanın üzerine yayın. Rendelenmiş kaşarpeynirini ekleyip önceden ısıtılmış 180 dereceye ayarlı fırında 30 dakika pişirin. Kare şeklinde dilimleyip sıcak olarak servis yapın.


Ben farklı olarak beşamel sosu hazırlarken, margarin yerine tereyağ+ sıvıyağ karışımı kullandım. 2-3 yemek kaşığı sıvıyağda bir çorba kaşığı domates salçasını kavurup yarım halka şeklinde doğradığım pırasaları ekledim.Tuz, kırmızı biber ve karabiber ekledim. 10-15 dakika ara sıra karıştırarak pişirdim. Ondan sonra haşlanmış mercimekle karıştırıp cam tepsiye aldım. Üzerine beşamel sosu ve kaşarı serpip ısıtılmış fırına attım.

Gelelim yemekle ilgili yorumlarımıza:
Eşim de ben de pırasa ve mercimeğin muhteşem ikili olduğu konusunda birleştik :)

24 Kasım 2005

Öğretmenler Günü



Hepimiz Öğretmeniz

İletişimin kendi doğası bizi sonuca götürür. Karşımızdaki kişi ile emir, talimat, istek, görev,… içermeden kararı kendisine bırakarak öneri şeklinde sunarsak sonuçtan emin olabilirsiniz. Düşündüğünüzden daha iyi olur. Çünkü iletişimsizlik ve sınırlama başarısızlığın ilk şartıdır.
- Ben kimin için çalışıyorum.
- Seni ders çalışırken hiç görmedim.
- Senin neyin eksik.
- Neden ders çalışmıyorsun.
- Kalk dersinin başına...
Olumsuz tepkiler alan öğrenci savunmaya geçer. Tepki olarak da ders çalışmaz. Siz onu masada veya başka yerde ders çalışıyor olarak görebilirsiniz. Gördüğünüz verimli çalışma değil her iki tarafı da rahatlatan ders çalışma rolüdür.
Unutmayınız çocuğunuzun baş öğretmeni “SİZSİNİZ”. Öğretmenler gününde gününüzü kutlamasa da, size çiçek verilmese de eğitiminiz, cinsiyetiniz ne olursa olsun bütün anne-babalar öğretmendir.
Ben okulu bitireli yıllar oldu okulla eğitimle ilgim kalmadı, evden işe iş den eve yuvarlanıp gidiyorum diyorsunuz . Hayır, siz de öğretmensiniz. Yaşamınızı paylaştığınız kişilerin öğretmenisiniz. Öğrenciliğinize baktığınızda yada ilk girdiğiniz ortamlarda okul, kışla, hastane, işyeri, vb. sizi etkileyen unutamadığınız kişiler sizinle iletişim kuranlardır. O insanları memnuniyetle anarsınız fakat size olumsuz davranan kişileri uç değilse hatırlamazsınız bile. Hepimizin birbirimizin öğretmeni olduğunu düşünüyorum.
Öğretmenler gününüz kutlu olsun.
SEVGİLER

Cemal TUĞAN (Öğretmen)
(Bu yazı www.ceyhannehri.com adresinden alınmıştır.)
Buradan sevgili kızkardeşlerim başta olmak üzere, tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutluyorum.

23 Kasım 2005

Patlıcanlı Pilav


Buzdolabında geçen haftadan kalan iki patlıcanı değerlendirmek için, patlıcanlı pilav yapmaya karar verdim. Daha önceden bir kez bu pilavı yaptığımı hatırlıyorum. Tarif ararken Ümit Usta’nın sitesiyle karşılaştım ve çok sevindim. Ramazan ayında Sultanahmet Kitap Fuarı’nda “Ümit Usta’nın Ağız Tadıyla” adlı kitabını görünce hemen satın almıştım.

Malzemeler:
2 su bardağı pirinç
2 adet kuru soğan
4 adet orta boy patlıcan
2 adet orta boy domates (veya 1 adet domates + 1 tatlı kaşığı domates salçası)
1/2 demet dereotu
3/4 su bardağı sıvı yağ
1 çay kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı kuru nane
1 tatlı kaşığı yeni bahar
Yeterince tuz ve karabiber

Kızartmak için:
Sıvı yağ

Yapılışı:
Patlıcanları alaca soyduktan sonra kuşbaşı şeklinde kesip, tuzlu suda 15-20 dakika bekletelim. Suyunu süzüp, sıvı yağda kızartalım. Pirinçleri ayıkladıktan sonra, el dayanabilecek ısıdaki tuzlu suda ıslatalım. Su soğuduktan sonra, berrak su çıkıncaya kadar birkaç defa yıkayıp süzelim.İnce ince kıydığımız kuru soğanları, sıvı yağda pembeleştirdikten sonra, pirinçleri ilave edip, şeffaflaşıncaya kadar kavuralım. Domateslerin kabuklarını soyarak ufak ufak doğrayıp, pirinçlere katalım. Birkaç dakika daha kavurduktan sonra, yeterince tuzu, baharatı, patlıcanları ve yeterince sıcak suyu ilave edip, tencerenin ağzını kapatalım. Pirinçler suyunu çekince, ince kıydığımız dereotlarını da tencereye ilave edip, tencerenin kapağını kapatıp, ocağı söndürelim.15-20 dakika sonra pilavı harmanlayıp, servis tabağına boşaltalım.


Malzemeleri yarı yarıya kullandım. Yenibahar olmadığından kuru nane miktarını bir kaşık daha artırdım. Dereotu olmadığından maydanoz kullandım. Patlıcanlar yağı çeker düşüncesiyle, tarifte belirtilenden daha az yağ kullandım. Lezzetli bir pilav oldu. Bence gelen misafirlere yapılabilir. Yalnız yanına mönüde neler olabilir diye sorarsanız, onu bilemem, keyfinize kalmış :)

Ümit Usta’ya buradan sevgilerimi yolluyorum. Olur ki bir gün yolu buradan geçer :)

21 Kasım 2005

Pamuk Poğaca


Hafta sonu için cuma akşamı, Bengisu’nun Mutfağı’nda gördüğüm (o da Tarçın’ın Mutfağından tarifi almış) pamuk poğacadan yaptım. Yaş mayanın tarihi biraz geçtiği için yarım yerine bir tam yaş maya kullandım. İçine sevgili Hilal’in tavsiyesi üzerine patates+peynir+maydanoz (+sevgim) karışımından koydum.
Adının hakkını veren pamuk gibi poğacalarım oldu.

Malzemeler:
1 su bardağı sıvı yağ
4 yemek kaşığı şeker
4 çay kaşığı tuz
1 adet yaş maya
1 bardak ılık süt
1 bardak ılık su
Aldığı kadar un
Üzerine yumurta sarısı

İçi için:
3 patates
100 gram peynir
½ demet maydanoz
Tuz,karabiber, kırmızı biber
Yapılışı:
Ilık süt ve su karışımında şekeri erittim, mayayı koyup kaşık yardımıyla ezdim ve 15 dakika bu karışımı beklettim. Unun ortasını açıp (çok da un olmasın, sonradan kıvamını tutturmak için un eklersiniz) mayalı karışımı, sıvı yağı ve tuzu ekleyip güzelce yoğurdum. Kıvamı tutturmak için azar azar un ekleyip yoğurmaya devam ettim. Kulak memesi kıvamından daha yumuşak bir hamur elde ettim. Bir saat ılık ortamda üzerine ıslak bezle örtüp iki katı kadar kabarmasını bekledim. Ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp içine önceden hazırladığım haşlanmış patates+peynir+maydanoz karışımından koyup folyoyla kapladığım tepsiye dizdim. Üzerine yumurta sarısı sürüp, en az 1 saat ılık ortamda mayalanarak kabarmalarını bekledim. 180 dereceli fırında üzeri kızarana kadar pişirdim.Fırından çıkan poğaçaların üzerlerine elimle biraz su serpiştirip, bir tepsiyle kapadım.

Bu poğacayı yaparken önemli olan nokta, kulak memesinden biraz daha yumuşak bir hamur elde etmek.
Sevgili Tarçın ve Hilal teşekkürler...

18 Kasım 2005

Palamut Pilakisi


Eşimin “balık bu aralar bolmuş, balık yesek iyi olur” sözü üzerine bugün balıkçılar çarşısına uğradım. Dedikleri kadar varmış; taze, iri ve ucuz palamutları görünce dayanamadım, 6 tane palamut aldım. İkisini dilimlettim. Geri kalanı da, buzluğa koymak için temizlettim. Ne kadar canlı bir çarşı diye geçirdim aklımdan…Satıcıların bağrışları, nehir gibi akan bir kalabalık, parlak ışıklar altında alıcısını bekleyen balıklar…
Fırında palamut yapmanın vaktidir.
Tarifi ntvmsnbc.com’un yaşam/lezzet sayfasından buldum (palamut pilakisi). Evdeki biberler çok acı çıktığından koymaya cesaret edemedim, hazırladığım sosun tamamını tepsinin altına yaydım. Üzerini domates ve limon dilimleriyle süsledim. Bana göre yemekteki tek hatam, üzerine süs olarak koyduğum maydanozları yemeğin üzerine pişmeden koymam. Yemeği tadan tek kişi olarak (benim fikrim objektif olmaz) eşimin fikri çok önemliydi benim için. Çok beğendi ,özellikle sosunu ve benden tarifini aldı :)

16 Kasım 2005

Kasımpatı


Balkonumdaki kasımpatı ayları şaşırmadı ve kasım ayında yüzümü güldürdü…


SORDUM SARI ÇİÇEĞE

Yunus ne sormuştu sana:
“Sordum sarı çiçeğe
Annen baban var mıdır?
Çiçek eydür: Derviş baba
Annem babam topraktır.”
Toprağa düşüp topraktan mı aldın bu renkleri, kokuları, tebessümü; yoksa toprağa nereden geliyor bu bin bir haller?
Anlat kendini ey sarı çiçek!
Geleni geçeni durdur şöyle bir.
Çoğunun işi çok acele gerçi.
Üretim tüketim çağına geldikten sonra sen de alınır satılır mallardan oldun ey sarı çiçek!
Âşıkların elinde oyuncak oldun da yine sendeki inceliği anlamadı niceleri. Hatta naylonlaştı çiçekler, hatta aşklar!
Çiçeğe değen aşklar mı yoksa aşka değen çiçekler mi uzun yaşar? Kim bilir?
Motor çağında çiçekler soldu.
Köşedeki sarı çiçeği kimseler görmedi.
Doyasıya koklamıyoruz çiçekleri,
Niye ki?
Sahi çok mu işimiz var? Yoksa bu sorular mı çok tuhaf?

Ali Hakkoymaz

15 Kasım 2005

Mevlevi Tatlısı


Bugün hurma ye' me zamanı...
Hurma Ye# 4 etkinliği için mesnevi tatlısını yapmaya karar verdim. Tarifi hürriyet gazetesinin 10/kasım/2003 tarihli sayısından aldım.
Malzemeler:
Yarım kilo hurma
1 kahve fincanı çekirdeksiz üzüm
1 kahve fincanı ceviz
3-4 adet karanfil
Tarçın
Hindistancevizi
2 çorba kaşığı tahin
Dışı için:Hidistancevizi, ceviz (veya) badem
Yapılışı:
Öncelikle hurmaların çekirdeklerini çıkardım. Robottan geçirdim. Sonra üzümleri robottan geçirmeye çalıştım. Ama bıçak hızla dönerken üzümler havalandığından, baktım üzümler parçalanmayacak o şekilde ilave etmeye karar verdim. Bir kapta, hurma, kuru üzüm, önceden çekilmiş ceviz(bence yerken ağza gelecek gibi olsun), hindistancevizi ve 2 çorba kaşığı tahinide ekleyip güzelce hepsini karıştırdım. Sonra bu hamurumsu karışımdan ufak parçalar kopararak avucumda yuvarladım, hindistancevizine buladım. Dışı için ceviz kullanmaya gerek duymadım. Artık enerji toplarım hazırdı.
(Tarifteki karanfili evde olmadığından, tarçını da unuttuğumdan ilave etmedim)

09 Kasım 2005

Pastırmalı fırın makarna


Dün acaba ne pişirsem diye düşünürken, uzun süredir makarna yapmadığım aklıma geldi. Değişik bir tarif bulabilir miyim diyerek portakal ağacını incelerken, beşamel soslu, sucuklu fırın makarna yapmaya karar verdim. Bu benim ilk fırında makarna denememdi. Çubuk makarnaları üçe böldüm. Sucuk yerine pastırma, margarin yerine tereyağ kullandım.

Eşimin yorumu : "İçinde bir bal eksik, hayatımda yediğim en lezzetli makarna…"

Mutlaka denemelisiniz.

08 Kasım 2005

Hz. Mevlana' dan:


Türkiye' nin en batı noktası olan Gökçeada' da bir gün batımı...


Sevgide güneş gibi ol,
Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,
Hataları örtmede gece gibi ol,

Tevazuda toprak gibi ol,
Öfkede ölü gibi ol,

Her ne olursan ol,
Ya olduğun gibi görün,
Ya göründüğün gibi ol !


07 Kasım 2005

Yufkalı Kadayıf Tatlısı


Bir arkadaş bayramda yapmak için bu tatlının tarifini benden isteyince (ki bu tatlıyı ilk defa yapmıştım :-) ) bu tatlıdan bahsetmem yerinde olur diye düşündüm.
Yufkalı kadayıf tatlısıyla ilk defa ablam yapınca tanışmıştım. O da bir komşusundan tarifini almış. Eski yemek dergilerimi karıştırırken aynı tatlıyla karşılaşınca ve birkaç gün sonra da portakal ağacından Sevgili Hatice de bu tarifi verince , artık bu tatlıyı yapmak üzerime farz oldu diye düşünmüş ve kollarımı sıvamıştım. İnternete girmemde bir sorun yaşadığımdan Hatice’ nin tarifini detaylı okuma fırsatım olmamıştı ve ben de Sofra dergisindeki tarifi birebir uygulamaya başlamış ve ilk yufka elimde parçalanmaya başlayınca telefona sarılıp ablamı aramıştım. Sağolsun, O’nun verdiği tavsiyelerle tatlıyı kurtardım. Şimdi portakal ağacındaki tarifi okudum da, Hatice’nin anlatım tarzına hayran kaldım. Püf noktalarını, çözüm yollarını sabırla tek tek yazmış.
Aşağıdaki tarif Sofra (Ekim-2004) dergisinden alınmıştır.

Malzemeler:
2 adet yufka
½ su bardağı su ve sıvıyağ karışımı
250 gram kadayıf
2 su bardağı dövülmüş ceviz içi
100 gram tereyağı
Süslemek için: Toz antepfıstığı
Şerbet için:
5 su bardağı su
5 su bardağı şeker
½ limonun suyu

Yapılışı:
Şerbet için, bir tencerede su ve tozşekeri kaynamaya bırakın. Kaynadıktan 5 dakika sonra, limon suyunu ekleyip ocaktan alın ve soğumaya bırakın. Yufkaları düz bir zemin üzerine serip ortadan ikiye kesin (Ablamın tavsiyesi üzerine dörde böldüm.) Bir kaseye su ve sıvıyağ karışımı koyun. Elde ettiğiniz dört parça yufkanın her birinin üzerini bu karışımla ıslatın (Rulo yaparken parçalanmaya sebep olduğundan bu karışımı sürmedim.) Kadayıfı elinizle didikleyin. Her bir yufkanın üzerini kaplayacak şekilde kadayıf serpin. Üzerine dövülmüş ceviz serpin. Kenarları içe doğru hafifçe toplayın. Sonra sıkıca sararak rulo yapın. Ruloları iki parmak kalınlığında kesip yağlanmış tepsiye dizin ( Bu da benim tavsiyem : Seçtiğiniz tepsi derin olursa üst kısmının kuru kalmasını önlemiş olursunuz.) Üzerlerine tereyağ parçaları koyup önceden ısıtılmış 170 derece fırında pembeleşinceye kadar pişirin. Tatlılar piştikten sonra sıcakken üzerine soğuk şerbeti dökün. Üzerini toz antepfıstığı ile süsleyerek servis yapın.

Bu tatlı bekledikçe güzelleşiyor.

02 Kasım 2005